Knjaževac – Zaman ve Sessizlik Arasında “Sırbistan’ın Venedik’i”

Bir zamanlar Gurgusovac olarak bilinen bu kasaba, tarihi adını ve büyük toplumsal ve siyasi değişimler dönemini korur. Yeni bir yüzyılın gelişi ve Sırp prenslerine ve devletine ithafen Knjaževac olarak yeniden adlandırılmasıyla kasaba, onu özel kılan her şeyi – ruhu, geleneği ve toprakla halkı arasındaki derin bağı – korumuştur.

Knjaževac Yerel Müzesi’ni ziyaret etmek, zengin bir kültürel hazineyi ortaya çıkarır. Tarih öncesi eserlerden eşsiz iki iplikli yün çoraplara, Roma kalıntılarından kasabanın eski hayatının fotoğraflarına kadar bu müze, kimliği ve hafızayı korur. Özellikle arkeolojik ve etnolojik koleksiyonları, yerel halkın direncini ve becerisini kanıtlar.

Kasabanın yakınındaki Ravna köyünde, geçmişin unutulmadığı aksine yaşatıldığı eşsiz bir yer olan Arkeo-Etnografik Park bulunur. MS 1.–4. yüzyıllara dayanan Roma yerleşimi Timacum Minus’un kalıntılarında, asmalı tepelerin eteklerinde yüzyıllık hikâyeler hayat bulur. Geleneksel evler, aletler ve gelenekler, yok olmayan aksine aktarılan bir hayatın tablosunu tamamlar.

Knjaževac sadece bir tarih kasabası değil, aynı zamanda bir lezzet kasabasıdır. Bu bölge, hafif dağ rüzgarları ve verimli topraklar altında yetişen ve Sırbistan’da ve ötesinde giderek daha çok takdir edilen bağlarıyla ünlüdür. Ferahlatıcı beyaz şaraplardan cömert rosélere, zengin Prokupac kırmızısına kadar buradaki her şarap yavaşça tadılır – güneşe, yağmura, emeğe ve zamana saygıyla.

Stara Planina’nın kollarına yerleşmiş, sakin nehirlerin buluştuğu ve köprülerin yüzeylerinde yansıdığı Knjaževac, haklı olarak “Sırbistan’ın Venedik’i” lakabını taşır. Timok Nehri’nin kıyılarını birleştiren sayısız köprü, bu kasabayı eşsiz ve resim gibi güzel kılar. Buradaki hayat, suyun ritmiyle akar – sakin, istikrarlı ve derin.